10 Mart 2011 Perşembe

You Don't Know Jack


You Don't Know Jack:Barry Levinson'un yönettiğiAl Pacino'nun başrolde oynadığı biyografik drama filmi.Emekli bir doktorun,insanların ötenazi hakkına kavuşması adına ABD'de verdiği mücadeleleri anlatan başarılı bir film.2010 yapımı olan bu film sadece Al Pacino'nun yaşlanmasına rağmen hiçbir şey kaybetmediği oyunculuğu için bile seyredilebilir.Filmde The Big Lebowski'den tanıdığımız John Goodman gibi yan rollerin de hakını veren oyuncular oynamakta.

Hikaye tamamen gerçeklere dayalı ve kurgusu gerçekten de güzel hazırlanmış.Bu film TV filmi olarak HBO için çekildi.Birçok kaliteli dizinin yapımcısı olan HBO kanalı bu filmde de kalitesine yaraşanı yapmış ve izleyicilere güzel bir iki saat yaşatıyor.Filmin ana karakteri Jack Kevorkian Ermeni aslıllı bir doktor,annesini acılar içinde kaybederken tecrübesizliği ve çaresizliği eşliğinde kötü bir dönem geçirmiş."Tartışmalı" Ermeni soykırımına dair masallarla büyüyen Jack,insanların çektikleri acılarla ilgili bir saplantıya sahip.Ölümcül hastalıklarla mücadele edeniçektiği aclardan kurtulmak için intihar etmeyi düşünen,fakat bunu beceremeyen insanların doktor yardımıyla intihar edebilmelerinin,hakları olduğuna inanan Jack,film boyu bir savaş veriyor.
Ürettiği makinenin bir düğmesine bağlı ipi,hastaların ellerine tutuşturan Jack,kendi arzularıyla acısız bir şekilde ölmelerine yardımcı oluyor.Toplumun çeşitli çevrelerinden tepkiler alan Jack'in yanında kızkardeşi,eski hastanesinden bir hizmetli,bir avukat ve bir dernek yöneticisi dışında kimse yok.Neredeyse tek başına mücadelesini sürdüren Jack'in karakteri daha önceden izlediğimiz Al Pacino rollerine benzer bir karakter.Daha önce hiç evlenmemiş Jack başına buyruk davranışları,kıvrak zekası ve mücadeleci tavrıyla farklı bir kişilik.
Film hakkında söylenebilecekler Wag The Dog'tan tanıdığımız Barry Levinson'ın üstüne düşen görevi başarıyla gerçekleştiğini belirttikten sonra bitiyor.Bu aşamadan sonra film ahlak felsefesini,adaleti,doğruyu,yanlışı,medeni insanı yargılayan bir hayatın izlerine dönüşüyor.Bir tartışmayı Jack'in gözünden izledikten sonra,cinayetin de haklı bir sebebi olabileceğini düşünmeye başlıyorsunuz.
Yasalar,insanların haklarını ne derecede kıstılayabilir?Ölmek bir hak mıdır?Doktor'un hastaya karşı görevi sadece yaşatmak mıdır?Bir insan bilinci kapalıyken makineden fişi çekilebilir;fakat neden bilinci açıkken fişini çektiremez?İnsanları asan,idam eden bir adalet ve devlet sistemi insanın kendi kendini öldürmesini nasıl engelleyebilir?Toplum,bir insanın çektiği acıyı yaşatanın kendi Tanrı'sı olduğunu düşünüp,Tanrı'sının işine karışılmasını engelleme adına nasıl o insan'ın işine karışabilir?
The Life of David Gale filmini izleyenler bilirler ki David Gale de idam karşıtı bir aktivistti.Toplumun değer yargıları ve otoritenin ceza sistemi ile hukukla mücadele ederek hayatını sona erdirdi.Hukukun üstünlüğü ve adalet kavramını sorgulayan bir yanda yaşama,bir yanda da yaşamı sona erdirme hakkı nedense insandan alınıp devletin eline verildi.
Ölümle mücadele kültürel anlamda bizim ülkemizde var olan ve dinsel öğelerin yüklediği intiharın insanı cehenneme sürükleyeceği dogması sebebiyle pek de böyle konular hakkında tartışmalar duymuyoruz.Belki de ülkemizde medeniyet adına başka tartışılacak daha önemli konular da mevcut olduğundan olabilir.
Dinin birçok bilimsel uygulamalara karşı olarak geliştirdiği dogmatik kuramlar tarihin birçok sahnesinde insanlığın karşısına çıktı.Bilimadamlarını tanrıyı oynamakla suçladılar.İyi ve kötü kavramı tarihsel süreçte ahlak felsefesinde sorgulandı da sorgulandı.Artık birçok düşüncede çığır aşmış olan teknoloji çağının büyük insanlığı(?) halen daha bu tür konularda uzlaşamadı.Medeniyetler halen daha insan hak ve özgürlüğünü hukuksal süreçlerin ve kanunların altında azmeyi haklı buluyorlar.
Bu filmde,öztenazi hakkında fikir edinecek ve adalet kavramını olaylar eşliğinde gözlemleyecek,yaşadığımız dünyaya toplumun belirli kesimlerinin açısından tekrar tekrar bakacaksınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder