21 Şubat 2011 Pazartesi

Gandhi




Gandhi,Richard Attenborough'un yönettiği Ben Kingsley,John Gielgud ve Candice Bergen'in başrollerini paylaştığı,büyük lider Mahatma Gandhi'nin hayatının anlatıldığı etkileyici bir film.
Çoğumuzun bildiği gibi Mahatma Gandhi Hindistan'ın bağımsızlığının mimarı,hümanist ve anti-amperyalist bir lider.Gandhi'nin hayatını anlatmak için üç saat üç dakika belki yetersiz kalacaktır fakat film bu üç saatte oldukça fazla şey anlatabilmeyi başarmış.
Güney Afrika'da seyahat etmekte Hindu bir avukatın birinci mevkide oturduğu gerekçesiyle trenden atılmasıyla başlıyor hikaye.İngiliz kolonicilerin siyah-beyaz ayrımına karşı toplumu bir araya getiren ve hak ve özgürlükler adına mücadelenin başında yer alan avukatın direnişiyle devam ediyor.Tahmin edebileceğiniz gibi bu avukat,Mahatma Gandhi olup,Güney Afrika'da başlayan mücadelesini seyahat ettiği her yerde sergileyip film boyu saygınızı kazanmaya devam ediyor.
Mücadelesinin hiç bir anında şiddete başvurmayan Gandhi;şiddeti abzorbe edip şiddeti uygulayanların kendileriyle hesaplaşmasını sağlıyor.Mücadelesinde yanında olanların gösterdiği şiddete,kendisi sebep vermişçesine,karşı durup,kendi müritlerini ölüm oruçlarıyla vazgeçirip,mücadelesini tamamen sevgi ve insanlık üzerine kuruyor.
Tüm hikayeyi anlatma niyetim yok.Fakat günümüz gençlerinin kesinlikle tanıması gereken bir lider olduğu görüşündeyim.Gandhi'nin mücadelesi belki bir ekonomik düzen veya politika içermiyor,fakat tüm yanlışlıkların merkezine inip onu yok etme amaçlı bir tavıra sahip.Başarıları ve başarısızlıklarındaki nedenler ise oldukça çarpıcı.Gandhi hayatındaki tüm zenginlikleri bir kenara koyup,Hindistan için mücadelesinde aç,yoksul,evsiz'lerin yanında olabilmek adına onlar gibi yaşamaya karar veriyor.Halka inme ve sorunları kavrama adına Gandhi'nin yöntemi çoğumuz tarafından belki kabullenebilir olmasa da,gerçek mücadelenin ve gerçekten anlamanın "yaşayarak" olması gerektiğini gözler önüne seriyor.
Onun hakkında yazılıp çizilenlerde,araştırdığınızda kötü şeyler de göreceksiniz.İyice araştırıp harmanladığınızda,mükemmelliği kabullenemeyenlerin ve emperyalizmi,sınıf farklılıklarını savunanların uydurdukları şeyler olduklarını göreceksiniz.Böyle bir ruhun yakın bir zamanda beden bulmuş olması,iyi-kötü kavramımızı,vicdanımızı yeniden sorgulamamıza yol açıyor.Gandhi,bir peygamber gibi mücadele ediyor.Dinsel,renksel,ırksal farklılıkları yok edip,hümanizmi kafalara entegre etmeye uğraşıyor.Kusursuz bir insanın mevcudiyeti elbette zor,fakat Gandhi'yi tanıdığınızda kendi kusurlarınızla yüzleşme fırsatı bulacaksınız.
Özellikle sistemle ezilip,idealleriyle bozuşan insanların;kendileriyle bağdaşmayan hareketlerini sistemin çarklarını bahane edip vicdanlarına kabul ettirmelerine karşı,Gandhi yaptıklarıyla elli yıl öncesinden sesleniyor:

"Umudumu yitirdiğimde, doğruluk ve sevgi yolunun tarih boyunca daima kazandığını hatırlarım.Zorbalar ve katiller hep vardır ve bir süre için yenilmez görünebilirler. Ama sonunda daima yenilirler.Bunu daima düşün.Dünyanın Tanrının yolundan gitmesi için çabala.."

Film'de ana karakterler dışında oyunculuk çok da mükemmel değil.Cenaze sahnesinde 300.000 kişiyle film tarihinin en kalabalık sahnesi ünvanını taşıyor.Film sekiz dalda 1982 oskarlarında ödüller almış.B.Kingsley Gandhi sanki mezardan fırlamış da kendini oynuyorcasına performans göstermiş.1920'lerden bu yana Hindistan'ı G.Afrika'yı anlatmaya çalışan manzaralar;1980'lere kadar pek de gelişmemelerinden dolayı olduğunu sanıyorum ki,başarılılar.Filmin müzikleri,bazı sahnelerde sizi etkisi altına alacak,ağlayabilenleriniz için kenarda peçete bulunması gerekecek.
Bu film kesinlikle üç saatik bir boşluğunuzda kesinlikle izlenmeli,sinema anlamında çok fazla şey göremeyecek olsanız da hayat adına çok şeyler görecceğinizden eminim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder